KİLİS Lİ ÜNLÜLERİMİZ

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE YAŞAYAN BİR KİLİS'Lİ " ŞEYH'ÜL-İSLAM ÜRYANİZADE AHMET ESAD EFENDİ 


" Kilis'imizden yetişen ilim adamlarımızdan Üryanizade şeyh Osman efendinin torunu Ahmet Esad efendi Şeyhül-islamlık görevinde 10 yılını tamamladığı günlerde 17 OCAK 1889 tarihinde vefat etmiş ve Eyüp camisi kıble tarafına defnedilmiş,türbesini de devrin padişahı Sultan Abdül- hamit yaptırmıştır. Büyük Osmanlı sultanı Abülhamit tafarından bu kadar sevilerek,türbesi dahi sultan tara- fından yaptırılan memleketimizin büyük alimi Şeyh'ül-islam Ahmet Esad efendinin vefat tarihi olan 17 OCAK 2007 çarşamba günü bizler de Kilis Kültür ve dayanışma derneği yönetimi olarak,öğle namazını EYÜP camisinde kıldıktan sonra,türbesini ziyaret edip birer fatiha okuyarak ruhunu şad eyledik. Kilis'ten Hasan Şahmaran bey ile evvelki sene telefon görüşmemizden sonraki günlerde Üsküdar Kuzguncuk'ta büyük alimimizin yaptırdığı camiyi aramama rağmen,yanlış anlaşılma sebebiyle bulamamıştım.2007 yılı 30 mart ve 04 Haziran günü ÜRYANİZADE CAMİSİ'ni ziyaret ederek namazımızı da kılmayı Mevlam nasip etti.Nakkaş tepe mezarlığının karşısında,şahane bir sanat eseri ve YALI CAMİ aynı zamanda.Bundan ortalama 150 sene önce 1860 yılında İstanbul boğazının nadide bir yerinde,deniz kenarında su basmanı yükseltilmiş,orta yerinde kayıkla gelenler için kayık koymaya mahsus kayıkhanesi de mevcut,hele minaresi bir nacar ustanın örneği olmayan şah eseri.1860 yılında 40 günde yapımı tamamlanmış.l987 de onarımı sırasında prümüs alevinden yandı- ğından,yeniden aslına uygun olarak yapılmış bulunmaktadır. İşyerine çok yakın olmasından dolayı Cuma namazlarını ÜRYANİZADE CAMİSİ'nde eda eden yurdumuzun büyük iş adamlarından RAHMİ KOÇ beyefendinin,onarım tarihinden beri,caminin bütün masraflarını üstlenmiş olduğunu da öğrendik.Rahmi Koç beyefendiye teşekkürlerimiz arz eder,hayır- larının devamını dilerim. İstanbul'daki her Kilis'linin mutlaka Eyüp'te bulunan ÜRYANİZADE türbesi ile Kuzguncuk'taki ÜRYANİZADE CAMİSİNİ görmesini,ziyaret etmesini tavsiye ederim. Kilis'imizin yetiştirdiği saygıdeğer büyüklerimizden hayatta olanları,zaman zaman şahsen ziyaret ederek hatırlarını sorup,sağlık ve afiyetler temennisinde bulunuyor,Hakkın rahmetine kavuşmuş olnaların da türbelerini ziyaret ederek ruhlarına birer fatiha okuyoruz. Bu gibi faaliyetlerimizi övünmek için değil,böylesi büyüklerimizin varlığını ve yerlerini yeni nesillerimize tanıtmak,böylesi büyük zatlarımızı hayatta tutmak,aramızda yaşadıklarını herkese duyurmak istiyoruz.Hayatta olan saygı deyer abilerimize hayırlı ömürler ve hakkın rah- metine kavuşmuş bulunan zatlara da mağfiretler diliyorum. 
                                                                             
   

                EYÜP SULTANDA BULUNAN TÜRBESİ



KUZCUNCUKTA BULUNAN CAMİİ



MİNBER


                                                     HINCAL ULUÇ
Hıncal Uluç, 1 Kasım 1939'da Kilis'te dünyaya gelir. Hıncal, üç yaşına kadar anneanne ve teyzesi tarafından büyütülür. Sebebi ise subay olan babasının o doğduğunda İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman tanklarının manevra yaptığı Bulgar sınırında görevli olmasıdır. Sonrasında Fuat Uluç Çaldıran'a tayin olduğunda küçük Hıncal da ailesine kavuşur. Ardından tayinler durmaksızın gerçekleşecektir. Van'da o meşhur Van zelzelesini yaşar Uluç ailesi. Daha sonra gidilen Bandırma'da Hıncal da ilkokula başlar. İki ayrı okulda ilk üç sınıfı okur. Bandırma'dan sonra 1950'de tekrar Kilis'e (Hıncal ilkokulu burada Kemaliye İlkokulu'nda bitirir) tayin olur Fuat Uluç.
1952'de Antakya, 1955'te de Ankara (Ortaokula Antakya'da başlayan Hıncal, geri kalan eğitimini de Ankara Kurtuluş Lisesi'nde tamamlar) vardır sırada. Çok mutlu bir ailede büyüyen Hıncal Uluç, 1980'e kadar burada kalacaktır. Annesi doktor, babası mühendis olmasını isterken Uluç'un kendisi de avukat olmak istemektedir. Ama ne olursa olsun İngilizce'yi öğrenme hevesi yüzünden İstanbul Edebiyat Fakültesi'ne gelir. Bir sömestr sonunda tekrar Ankara'ya döner. Bir sene sonra da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanır.
 
Bu arada Demokrat Parti'den ayrılmış bir grubun kurduğu Hürriyet Partisi, Yenigün adıyla bir yayın organı kurmuş, başına da Cihat Baban'ı getirmiştir. Mehmet Ali Kışlalı da gazetenin spor müdürüdür: "Bir gün gazetenin yazı işleri kadrosu Cihat Bey'e isyan etmiş. Cihat Bey de reste meydan bırakmayınca hepsi bırakıp gitmiş. M. Ali abiyle (Kışlalı) Cihat Baban kalmış gazetede sadece. Cihat Baban da M. Ali abiye 'çıkart gazeteyi' deyince o da hemen haber gönderiyor abime, bana ve kardeşine (Ahmet Taner Kışlalı).""İstediğin her kapı sana açık. En büyük yıldızla, sporcuyla konuşacağım diyorsun konuşuyorsun. Ve bunların hepsi de sana 'buyur' diyor, beyefendi muamelesi yapıyorlar. Şimdi böyle bir meslek insanı büyülemez mi? Siyasal Bilgiler'in isimsiz bir öğrencisi iken birdenbire Türkiye'nin en elit bin adamından biri haline geliyorsun. Siyasal Bilgiler'i bitireceksin de, kaymakam olacaksın da, 60 yaşında vali olup emekli olacaksın... 17 yaşında herşeysin zaten." Hıncal Uluç henüz 17 yaşındadır. Sıkıyönetim gereği altı sayfa çıkan gazetenin spor sayfası bu genç delikanlıya emanet edilir:
Uluç, böylece gazeteciliğe adım atar; Oktay Kurtböke, Güneş Tecelli, Başkurt Okaygün, Kurthan Fişek, Güngör Sayarı, Ercan Tan gibi isimlerle beraber çalışır. Bu arada askere gitmemek için üniversiteyi geç bitirmeye karar verir. Ancak serde iyi öğrencilik olduğundan üç senede üç sınıf bitirip son sınıfa gelir. Tek çare rapor alarak okulu uzatmaktır: "Tanıdık bir ruh doktoruna gittim. İleride kariyer açısından etkileyici olur diye entellektüel sürmenaj hastalığı yazdı rapora. En tehlikesizidir diye bunu yazarlardı doktorlar." Raporu alan Uluç, okulunu bitirmiyor diye annesinin ağladığını görünce kararını değiştirir ve 1964'te Kutlu Aktaş, Burhan Özfatura gibi arkadaşlarıyla beraber mezun olarak diplomasını alır.

 

                                                                           ALAADDİN YAVAŞCA
1 Mart 1926 yılında Kilis'de doğmuş olan Alâeddin Yavaşca'nın annesi Enver Hanım, babası Hacı Cemil Efendi'dir. İlk ve orta okulu Kilis'te bitirmiş, lise birinci sınıfı Konya'da,ikinci ve ücüncü sınıfları da İstanbul Erkek Lisesi'nde okumuştur. 1945 yılında Tıp Fakültesi imtihanını kazanmış, 1951 yılında mezun olup, aynı yıl Kadın Hastalıkları ve Doğum ihtisası yapmaya başlamıştır. 1955 yılında mütehassıs hekim olduktan sonra, çeşitli hastanelerde Baş Asistan, Şef Yardımcısı, Kiinik Şefliği yapmış, son olarak da Haseki Hastanesi Başhekimliği'nden emekli olup, aktif tıp hayatını noktalamıştır. Bir süre muayenehane açmış, serbest hekimlik de yapmıştır.

Sanatla içiçe bir ailenin çocuju olan Alâeddin Yavaşca, evlerinden hiç eksik olmayan zamanın Türk Müziği plak larını dinleyerek büyümüştür. İlk müzik çalışmasına ilkokul sıralarında Zeki Çelikalp'den Batı Müziği keman dersleri alarak başlamış, notayı da bu yıllarda öğrenmiştir. Kendisinin Türk Musıkîsiyle ciddi anlamda tanışması, İstanbul Erkek Lisesi'nde öğrenim gördüğü yıllara rastlar. Artaki Candan'dan aldığı kanun dersleri ve lise edebiyat hocası Hakkı Süha Gezgin'in evindeki fasıllara hanende olarak katılması musıkî hayatına attığı en önemli adımlardır. Tıp Fakültesi yıl Iarında Universite Korosu çalışmaları ve koronun solistliğini yapması, kendisine radyonun kapılarını da aralamıştır. 1950 yılında radyo sanatçılığı imtihanını kazanıp, İstanbul Radyosu ailesine katılmıştır. Alâeddin Yavaşca, üç önemli musıkîsinastan meşk etmis ve Türk Musıkîsinin inceliklerini öğrenerek kendisini yetiştirmiştir : Sâdettin Kaynak, Zeki Ârif Ataergin ve Münir Nurettin Selçuk.Bunların yani sıra; Dr. Suphi Ezgi, Mes'ud Cemil, Refik Fersan, Nüri Halil Poyraz, Suphi Ziya Özbekkan, Cevdet Çağla, Fehmi Tokay, Hüseyin Sâdettin Arel, Ekrem Karade niz, Fikret Kutluğ'dan da önemli ölçüde yararlanmıştır.

İlk eserini 1951 yılında bestelemiş olan Alâeddin Ya- vaşca'nın dini ve din dışı, saz ve söz eseri olarak dört yüz elli'yi aşkın bestesi vardır. Ayin-i Şeriften, çocuk şarkısına uza nan geniş bir bestekârlık yelpazesine sahiptir.

1967 yılından bu yana çeşitli koroları yöneterek şeflik konusunda da hizmetlerine aralıksız devam etmistir. Aleddin Yavaşca, 1966'dan başlayarak hocalık göreviylede Türk Musıkîsine katkıda bulunmuş, pek cok radyo sanatçısının yetişmesine vesile olmuştur. 1976 yılında kurulanve eğitim vermeye başlayan Türk Müziği Devlet Konser vatuvarında öğretim üyeliği ve Ses Bölümü Başkanlığı da yapmış olup, Konservatuvardaki eğiticilik görevi devam etmektedir.

26 Mart 1980'de Ayten Yavaşca ile hayatını birleştir miş olan Alâeddin Yavaşca, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından 1990 yılında Müzik-Ses Eğitimi Ana Sanat Dalı Profösörlüğü'ne atanmış, 1991 yılında da Devlet Sanatçısı ünvanı almıştır. Türkiye Yazarlar Birliği 1993'de kendisini yı lın Kültür Adamı seçmiş, aynı yıl içerisinde Gaziantep Üni versitesi de "Fahri Doktorluk" ünvanı vermiştir. Milli Eğitim, Bakanlığı "Türk Musıkîsi Araştırma ve Değerlendirme Komis yonu", Kültür Bakanlığı "Türk Musıkîsi Kurulu" ve Devlet Plânlama Teşkilatı "5. beş yıllık Türk Musıkîsi Eğitimi Komis yonu" çalışmalarına da katılmıştır. Alâeddin Yavaşca. TRT Türk Sanat Müziği Repertuvar Kurulu'ndaki görevine devam etmekte olup, zaman zaman solistlik ve koro şefliği de yap maktadır

                                                    NEJAT UYGUR

Nejat Uygur, 1927 yılında Kilis'te dünyaya geldi. Annesi öğretmen, babası subaydı. Bu nedenle eğitimini Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde tamamladı. İlkokulu Siirt'te, Ezine'de, İntepe'de; orta okulu Sarıyer'de, Çanakkale'de, Manisa'da okudu. Güzel Sanatlar Akademisi'nin Heykel Bölümü'ne girdi ama mezun olamadı. Tiyatroya ilkokul sıralarındaki müsamerelerle başladı. Profesyonelliğe 1950 yılında adım attı. Nejat Uygurun düşündüğü ilk meslek tiyatro değildi.

Nejat Uygur
 
Nejat Uygur
Nejat Uygur, 1927 yılında Kilis'te dünyaya geldi. Annesi öğretmen, babası subaydı. Bu nedenle eğitimini Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde tamamladı. İlkokulu Siirt'te, Ezine'de, İntepe'de; orta okulu Sarıyer'de, Çanakkale'de, Manisa'da okudu. Güzel Sanatlar Akademisi'nin Heykel Bölümü'ne girdi ama mezun olamadı. Tiyatroya ilkokul sıralarındaki müsamerelerle başladı. Profesyonelliğe 1950 yılında adım attı. Nejat Uygurun düşündüğü ilk meslek tiyatro değildi.

'Benim düşündüğüm ilk meslek pilotluktu. Çocukluğumda pilot olacağımı düşünürdüm. Hatta hiç unutmam Manisa'da olduğumuz yıllarda, yatak çarşaflarını alıp yüksek bir yerden aşağı atlamayı planlamıştım. Tecrübe pilotu olarak önce ağabeyim atladı ve ayağını kırdı. Ağabeyim Zeki Ayhan Uygur, Amerika'da ünlü bir beyin cerrahı şimdi. Onunla gurur duyuyorum. Ağabeyim burada deniz albayıydı, ordudan ayrıldı sonra.'

Gençlik yıllarında Nejat Uygur'un da en büyük ideallerinden birisi Amerika'ya gitmek oldu. Bu uğurda denizlere bile açılmayı göze aldı.

'Benim gençliğimde herkeste Amerika'ya gitmek gibi çok yoğun bir istek vardı. Bu yüzden liman cüzdanı çıkarttım ve gemici oldum. Hiç unutmam, bir Panama şilebinde çalıştım. Gemide kimsenin canı sıkılmazdı. Onlara fıkralar anlatır, taklitler yapardım. Herkes çok gülerdi. Sonra askere gittim, orada da arkadaşlarımı çok güldürürdüm. Giderek insanların yüzünü güldürmek bende tutku oldu. Sonra da tiyatro başladı zaten.'

1952 yılında Necla Uygur'la evlendi. Ve çiçeği burnunda çift, 13 yıl Anadolu turnelerini gezdi, insanların yüzünü güldürmek için çalışıp didindi. Hatta, sırasıyla Süheyl, Süha, Ahmet, Kemal ve Behzat adlı çocuklarının bir bölümü bu turneler sırasında dünyaya geldi
     
                                Rıfat Bilge ( 1874 - 1953 )
Kilisli Muallim Rifat Bilge, 1874 yılında Kilis'te doğdu. Babası Kilis zaptiye çavuşlarından Abdülkerim Beydir. İlk ve Rüştiye öğrenimini Kilis'te gördü. Medreseye devam ederek buradan icâzetname aldı. 18 yaşında İstanbul'a geldi. Darül-Muallimin'in yüksek bölümüne devam etti. Buradan mezun olunca Hukuk Fakültesine girdi. Bu okulu da bitirerek diploma aldı. Üstün gayreti ile birçok ilim adamından özel dersler gördü. Asıl adı Ahmet Rifat'dır. Adının başına "Kilisli" lâkabını koymasının sebebi, yine Kilisli olan, hemşerisi Necip Asım gibi Ahmet Cevdet'in İkdam'ında Türkolojiye dair yazılar yazan ve Mülkiye'de hocalık yapan Dr. Rifat (Kardam) ile karıştırılma endişesidir.

Kilisli Muallim Rifat Bilge, okullarda dersler vermeye başladı. Medreseden mezun olduğu için Arapça ve Farsçayı ileri derecede bilmekteydi. Liselerde, Arapça, Farsça, Türkçe, tarih, edebiyat; Medresetü'l Kuzat'ta Ceza kanunu, İmam Hatip Okulunda felsefe; İstanbul Üniversitesi İlâhiyat Bölümünde Arap dili ve edebiyatı dersleri vermekteydi.

Kilisli'nin öğrencilerinden Feyziye Abdullah Tansel onu şöyle anlatmaktadır: "Rifat Beyi günümüzden yaklaşık elli yıl önce, İstanbul' da Edebiyat fakültesinde talebeliğim sırasında tanımıştım. Fuat Köprülü'nin kurduğu ve müdürü bulunduğu Türkiyat Enstitüsü'nün Beyazıt Meydanına bakan sağ köşesindeki odasında asistan Kıvameddin, Nihâl Atsız, Kilisli Rifat çalışırlardı. Kilisli Rifat Beyi Türkiyat Enstitüsünde çalıştığı sıralarda tanımıştım. Ortaya yakın kısa boylu, esmer, zayıf, kibar ve sakin tavırlı, çok nazik bir şahsiyetti." Prof. Dr. Yusuf Akçura ise güzel bir tespitle Necip Asım'ı anlatırken "millî duyguyu en derin duyan ırkî hudutlardan birinde, Kilis'te doğmuştur", der. Kilisli de doğduğu yer için şöyle der: "Çocukluğumdan beri edebiyatı severim. Buna anam, babam ocağı; şehitler, gaziler yatağı, evliya sahabe durağı, kahraman padişahlar uğrağı dini bütün Türk oğlu ciğerim, gözüm güzelim, Kilis şarının büyük yardımı olmuştur. Bizim Kilis'te şiire merak etmeyen erkek, kadın, çocuk, ihtiyar bir insan yoktur. Okur-yazarlar aruz üzre yazılmış âlimane, âşıkane şiirler söylerler."

Kilisli'nin şüphesiz Türk dünyasına en büyük armağanı "Kitab-ı Dede Korkut" ve "Divanü Lûgâti't-Türk"dür. Türklerin sözlü edebiyattan yazılı edebiyata geçen ilk eserleri, Dede Korkut Hikâyelerini tarihin tozlu raflarından ilk gün yüzüne çıkaran Kilisli olmuştur. Hele Kaşgarlı Mahmud'un lûgatını yayınlaması, Türk dünyasına armağan etmesi, çağının en büyük olayı olmuştur. Yeni Sabah gazetesinde yayınladığı çevirinin serüveninde, Ali Emirî Efendi'den Talat Paşa'ya kadar, birçok devlet ricali ile nasıl uğraştığını anlatır, durur. Daha yeni zamanlarda, lûgatın basım serüveni "Bir kitabın hikâyesi" adıyla TRT'de dizi olmuştur.

Kâtip Çelebi'nin Keşfü'z-Zünûn'u ve Bağdatlı İsmail Paşanın Keşfüzzünun'a Zeyli, Şerafettin Yaltkaya ile, yine Bağdatlı İsmail Paşanın Esmai'l Müellifin'ini İbnülemin Mahmut Kemal İnal ile hazırlayarak bizlere armağan etmiştir. Arapçadan, Farsçadan 15 eser çevirerek erişilmesi güç bir eserler âbidesi meydana getirmiştir. Kilisli, Türk halk edebiyatını ve klâsik Türk edebiyatını çok severdi. Hele Türk dilini onun kadar seven az bulunurdu. Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Tarama Sözlüğü için 82 kitabı tarayarak arkaik Türkçe kelimeleri fişlemiştir. Bu kitaplardan ve Anadolu'da konuşulan ağızlardan 35 bin Türkçe kelime daha fişlediği söylenir. Bugün Kilis'te G. Antep Üniversitesi'ne bağlı Muallim Rifat Eğitim Fakültesi kurulmuştur. Bir caddeye verilerek, adının unutulmaması sağlanmıştır. Bu büyük Türkçü 1953 yılında 79 yaşında hayata gözlerini yummuş; arkasında binlerce öğrenci bırakarak, bahtiyar bir şekilde Ankara Cebeci Mezarlığı'na gömülmüştür.

Kilisli Muallim Rifat Bilge'nin Eserleri:


1- Kitab-ı Dede Korkut (Dresden yazmasından 1914)
2- Divanü Lûgati't- Türk (1. ve 2. cilt 1915 3. cilt 1917)
3- İbni Mühenna Lûgati (1919)
4- Ferhengnâme-i Sadi (Sadi'nin 1924)
5- El Kavaninü'l- Külliye (1924)
6- Veled Çelebi'nin Divan-ı Türkî'si (Veled İzbudak ile 1925)
7- Bezm u Rezm (Astarabadi'nin 1928)
8- Maniler (1928)
9- Evliya Çelebi Seyahatnamesi (7. ve 8. cilt, 1928)
10- Ebu Hayyan'ın El-İdrak Haşiyesi (Veled İzbudak ile 1936)
11- Gülistan ve Bostan (Sadi'nin 1943)
12- Keşfü'z Zünun ve Zeyli (Şerâfeddin Yaltkaya ile 1941, 1945)
13- Esma-i Müellifin (İbnül Emin Mahmut Kemal İnal ile 1941, 1945)
14-El vafi bi'l-vefatat (H. Ritter ile)
15- Ahkâm-ı Kur'an (İmam Hasan'ın)
16- Arzname (Celal Devvanî'nin)
17- İstanbul Seyahatnamesi (Kutbi Mekkî'nin)

                                          
 
 




BOYA İŞLERİNİZ İTİNA İLE YAPILIR.0542 4110639

 
KİLİS'TEN HABERLER
 
OYUN OYNA
Süper Mario

Babilin Hazinesi

Scoby Do

Flash Strike

Tarzan


 
GÜNLÜK GELEN 8 ziyaretçi (9 klik) KİŞİ
BALIKLAR AÇIKMIŞTIR YEMLERMİSİNİZ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol