KİLİS'İN TARİHİ
Kilis Akdeniz Bölgesinden Güney Dogu Anadolu Bölgene geçis alaninda ve Suriye ile komsu bir sinir kentidir. M.Ö. 1700 yillarinda Kilis, Hitit Devletinin önemli kentlerinden biriydi. Kilis’ in Kuzey Batisindaki YESEMEK, Hititlerin Heykel atölyesinin bulundugu önemli bir merkezidir ki, dünyada bu türden tek örnektir. Kilis M.Ö. 700 ile 550 yillari arasinda Asur, Med, Pers Imparatorluklari yönetiminde kalmistir.

AHMETBEY KONAĞI
7 ARALIK KİLİS'IN KURTULUŞU
Kilis tarihi çok eski bir kenttir. 1516 yilinda Merc-i Dabik Zaferinden sonra Osmanlilara geçmis stratejik konumu önem kazanmistir. I.Dünya savasinda yurdumuz isgal kuvvetleri tarafindan isgamüfrezesi kisi Kilis’ te geçireceklerini bildirerek 6 Aralik 1918 günü Kilis’ e yerlestiler. 22 Ekim 1919 tarihinde Ingilizler Kilis’ ten çekilerek yerlerini Fransizlara biraktilar. Tunus, Cezayir, Siyam Madagaskar ve Ermeni asilli Fransiz isgal kuvvetleri Kilis’ ifiilen isgal ettiler. Ilk “Kuva-i Milliye” olarak nitelenen çeteler Fransizlarla karsi yildirma harekatina geçerler. Pek çok sehit vererek bogaz bogaza süngü çarpismalari olur. Düsmama büyük kayip verdiler. 20 ay süren mücadele sonunda Fransizlar çekileceklerini bildirdiler. Kuva-i Milliyecilerimiz Albay Polat Bey önderliginde 7 Aralik 1921 günü Kilis’ e girdiler. Hükümet konagindaki Fransiz bayragini indirerek sonsuza kadar dalganacak Türk Bayragini çekerler. KİLİS'İN ADI Ilk kez bir Asuri tabletinde, Ki-li-zi adinda bir yerden söz edilmesine göre, Kilis’ in Asurlular döneminden beri var olan oldugu anlasiliyor. Ayrica, Kilis’ in antik yerinin, bugün bulundugu noktadan 12 km kadar batida oldugu, Büyük Iskender zamaninda, (Simdi Suriye sinirlari içinde kalan) Ürya Nebi denilen bir kent kuruldugu veya var olan bir kente, Chrrhus adi verildigi tahmin edilmektedir. Bu sözcük Kiris olarak okunur. “efendi” anlamindadir. Burasi, bir zamanlar Iskenderun Körfezin’ den, Firat Nehri’ ne kadar uzanan Christik’ i eyaletinin merkezi idi. Bazi haritalarda bu yere de Kilis denmektedir. Bizans’ in dogu sinirlarini gösteren , bazi haritalarda simdiki Kilis’ in bulundugu yerde Ciliza diye bir mekan görülmektedir. Romalilar döneminde, Ciliza siv ürmajijant denirdi. 9. yy. baslayarak gelen Müslüman Türklerin, kendi lehçelerinde düz, dümdüz anlamina gelen Kilis sözcügünü, Kiris yerine kullanarak hazir bulduklari simdiki yerlesim merkezine verdikleri anlasilmaktadir. Sor Türkleri de bal dalagina, Kilis derlermisl edildiginde Kilis yakinlarina gelen 6 tabur Ingiliz .

COĞRAFİ ÖZELLIKLERI
Kilis ili, Güney Dogu Anadolu Bölgesi’ nde, Hatay-Maras olugu ile Firat irmagi arasinda uzanan Gaziantep Platosu’ nun güneybati kisminda, Türkiye-Suriye siniri boylarinda 360 K enlemi ve 320 boylami degerleri arasindadir. Bu konumuyla saha, Akdeniz ve Güneydogu bölgeleri arasindaki geçis kusagi üzerinde bulunur. Ortalama yüksekliginin fazla olmadigi (680 m.) bu bu sahanin degisik kisimlari arasinda büyük yükselti farklari bulunmamaktadir. 1995 yilinda il statüsüne kavusan Kilis’ in sinirlari, güneyden Türkiye-Suriye sinir, bati ve kuzey batidan Islahiye, kuzey ve kuzeydogudan Gaziantep merkez ve dogudan Oguzeli ilçeleriyle çevrilidir. Il Alani 1521 km2 kadardir. Ilin merkezini olusturan Kilis, Suriye siniri yakininda (sinira uzakligi 5 km.) plato kenarina tutunmus, Antep-Halep yolunun geçtigi eski bir yerlesme yeri; bag bahçelik; sokaklari dar ve dolambaçli bir sehirdir





İLÇELERİMİZ
ELBEYLİ
Elbeyli İlçesi 1040-1157 tarihleri arasında Büyük Selçuklu İmparatorluğu sınırları içerisindeyken, sırasıyla; İlhanlılar, Dulkadiroğluları egemenliğine geçmiş olup, Yavuz Sultan Selim döneminde (1517 Mercidabık „, Zaferi ile) Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine geçmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında (1930) Suriye'nin Carablus kazasına bağlı bir köy iken Misaki Milli'den sonra Carablus Suriye sınırları içerisinde kalınca 1931 yılında köy olarak Gaziantep İlinin, Kilis İlçesine bağlanmıştır. 1946 Yılında ilçe olan Oğuzeli'ne bağlanmış olup, 1995 yılında Kilis'in İl olmasıyla İlçe olarak tekrar Kilis İline bağlanmıştır. Elbeyli İlçesinin köy konumundayken ismi Alimantar idi.
KÖYLERİ
Köyler:
Akçaağıl | Alahan | Aşağıbeylerbeyi | Beşiriye | Çangallı | Çıldıroba | Erikliyayla | Geçerli | Günece | Güvendik | Havuzluçam | Kalbursait | Karacurun | Karaçağıl | Kılcan | Mercanlı | Sağlıcak | Selmincik | Taşlıbakar | Turanlı | Uğurlar | Yağızköy | Yenideğirmen
ÖNEMLİ YERLER
Kilis kentinin kuzeybatisinda yer alan Kuzuini (eskiden Kuzeyne) Köyü, iç ve dis kale kalintilari, Hitit, Roma, Bizans ve Araplara ait yapi kalintilariyla bir açik hava müzesi görünümündedir. Kilis Ulucamisi, Akcurun Camisi, Canbolat Bey Camisi, Seyh Camisi, Seyhler Camisi, Hindioglu Camisi, Çalik Camisi, Cüneyde Camisi, Kadi Camisi, Mevlevihane, Seyh Abdullah Efendi Tekkesi, Canbolat ve Seyh Abdullah Efendi Türbeleri, Baytaz Hani, Hoca Hamami, Eski Hamam, Pasa Hamami, Çukur Hamam olarak da bilinen Hasan Bey Hamami, Tuglu Hamami, Kurdaga Çesmesi, Ipsir Pasa Çesmesi, Fellah Çesmesi, Haffaf (Kavaf) Çesmesi ve Küçük Çarsi Çesmesi'dir.
ÖZGÜN KÜLTÜRÜ
Kilis, Ortadoğu' nun Anadolu'ya açılma noktasında, "Bereketli Hilal" denilen bir çember içinde yer alır.Bu konumu ile,tarihsel süreç içinde, kendine özgü hem toplumsal hem ekonomik kültürler oluşturmuştur.
Örneğin; "Hamam Kültürü", "Mahsere Kültürü", "Tarım Kültürü", "Hayvan Kültürü", "Pekmez Kültürü", "Dinsel Kültür Mozaiği" bunlardan bazılarıdır.
Hamam Kültürü
Hamam kültürümüz, Kilis'i 266 yıl elinde tutan Türk Memlük’ ler zamanından başlar.Kilis'te hamamlar çevre ve insan temizliğini eşdeğer gören bir anlayış ve kavrayışla ele alınmıştır
Eskiden sokaklar ve binalardaki çöp ve benzeri artıklar ikiye ayrılarak toplanırdı. Selülozik artıklar "Külhan Zibili" adı altında hamamlarda yakıt olarak kullanılır, organik maddeler ve artıklar da adına "Kömelik" denilen yerlerde stok yapılarak, kentin atık suları ile özel bir yöntemle için için yanmaya bırakılarak, tarımsal alanda doğal gübre olarak değerlendirilirdi. Böylece, çevre temizliği ile insan temizliği entegre bir biçimde başlı başına bir özgün Kilis kültürü idi. Böylece Kilis Ağzı'na bazı sözcükler de kazandırılmıştı. Örneğin "Külhan Zibili", "Külhan Şilifi" , "Külhancı Eşeği" gibi.

Mahsere Kültürü
Kilis, zeytinin ilk kültüre alındığı bir kuşakta, "mikroklima" bir iklim adasında bulunmaktadır. Bir Akdeniz bitkisi olan zeytini, denizden yaklaşık 150 km. uzaklıkta kendine özgü bir yöntemle yetiştirmektedir.
Dünyada nadir bulunan ve yumrudan üretilen zeytinlerimiz, tanede yağ oranı açısından en zengin bir çeşittir. Zeytinyağı, "Mahsere" denilen ilkel mekanik bir biçimle sağlanmaktaydı. Mahsereler, taştan ve çoğunlukla "Kab" denilen tonozlar üzerine oturtulmuş yapılardan oluşurdu.Birli, ikili,üçlü, pek az olarak da dörtlü "Mahsere Taşı" birimlerine ayrılır, biri sabit diğeri onun üzerinde hayvan gücü ile döndürülen taşlar arasında ezilip "aş", küspe haline getirilerek, ağaçtan yapma "şedde", denilen mengenelerde sıkılırdı. Mahserelerin işletme yöntemi başlı başına bir işletme kültürü oluşturmuştu.Zeytin sahiplerinin getirdikleri tane zeytinler yağ haline getirilerek;müşteriden,küspe artıkları ücret olarak alınırdı.Bu küspeler,zeytin mevsimi sona erince "Acı işleme" denilen bir yöntemle yeniden sıkılarak elde edilen "Acı zeyt" değerlendirilirdi. Mahserelerin mengenelerinde "Şedde" olarak kullanılan saz örgü, "Zembiller" yalnız körlerin çalıştığı bir yan sanayiyi de geliştirmişti.Bu da ayrı bir özgün kültürümüzdü. Mahserelerin ortadan kalkması ile bunlar da artık yok olmuştur.
Mahsereler ayrıca, çağımızda adına "Öz Yönetim" denilen bir işletme biçimi geliştirmişti."Mahsere Ağası" sabit sermayeyi , işçi de emeğini koyarak elde edilen geliri paylaşırlardı.
Tarım kültürü
Tarım alanında da , boş iş gücünü en aza indirgeyen bir yöntem ayarlanmaktadır.Bağ bozumu veya "Sergi vakti"nden başlanarak; sergi toplama, "Güz sürümü" , yeterli yağış olur olmaz tahıl ekimi, zeytin derme , yağışlı günlerde zeytin sıkma, bu biter bitmez "Batallık günlerde" (Kar ve yağmurlu günlerde) pekmezhanelerde pekmez çekme, şubatta kazma işleri, bağ budama , çıbık toplama, "Küfür çalma" (Zararlı böcekler için bağ çubuklarına sürülen macun), tarlada "Felhan çıkarma" (Kavun,karpuz,acir gibi bitkileri hazırlama), çift sürme "Keleb etme", "Baran etme" , "Başını yarma".Zeytin ve bağ belleme...
Bütün bu işlemler, "Emek yoğun" biçimde, akıl ve mantık çerçevesinde iş günleri değerlendirmesi olarak yapılırdı


Hayvancılık Kültürü
Bir zamanlar hayvancılık alanında, "Kilis İneği", "Kilis Keçisi", "Kilis İpeklisi" ve bunun hammaddesini oluşturan ipekböcekçiliği, geliştirilmişti. Son yıllarda bu kültürün ortadan kalktığı gözleniyorsa da bilimsel kitaplarda varlığı sürmekte ve yazılmaktadır

Pekmez Kültürü
Kilis, bağcılıkta, Güneydoğu Anadolu' da yetiştirdiği "Urumu Üzümü" cinsiyle dönüm veya dekar başına en yüksek verim sağlamaktadır. Bu çeşit, taze sofralık olarak tüketilemediğinden, kurutulmakta ve sonradan işlenerek pekmez haline getirilmektedir. Kuru üzümden pekmez imali yalnız Kilis'e özgü bir imalat kültürü oluşturmuştur.
İnanç Kültürü
Kentleşmeye başladığı yıllardan beri Kilis'te, cami, kilise ve havra yan yana derin bir hoşgörü ile yaşamıştır. Değişik inançların nasıl bir kardeşlik içinde kaynaşıp bir arada yaşadığı, 16 Haziran 1920 tarihinde Kilis Ermenilerinin T.B.M.M. Başkanı Mustafa Kemal Paşa'ya çektikleri bir telgrafta da görülmektedir. Telgraf metni

El Sanatları Kültürü
Her toplumun elleri ile oluşturup geliştirdiği, birlikte olgunlaştırdığı el ürünlerine, ve bu konudaki "Yaşam biçimi" ne "El Sanatları Kültürü" denilmektedir. Kilis'in bu konuda oldukça eski bir geçmişi olduğunu Evliya Çelebi'nin 17. yy.'daki Kilis izlenimlerinden, "Kilis Halkı Ehli Hireftir" sözlerinden anlıyoruz
Şimdilerde Kilis, estetik el sanatları değerlerini şu iki biçimde ortaya koymaktadır. "El işi", "Makine işi", El işleri eskiden "Gergef" veya " Kasnak" denilen, küçük el tezgahlarında yapılırdı. Kasnak, tek kişi; gergef ise birden fazla kişilerce ve birlikte kullanılabilirdi. Bunların çarpıcı örnekleri olarak; "Ciğerdeldi", "Mercimek", "Kartopu", "Filitre", "Cemaliyan", "Örümcek" denilen adlar altında örülmüş ve zaman zaman da sırmalarla zenginleştirilmiştir. Bu işlemelerin "Tel Çekicisi", "Yazıcısı", kenar dikişleri yapan. "Antikacı" lığını uzmanlık haline getirmiş olanlar vardı. Kasnak işlerinde çoğunlukla , bitki motifleri , insan figürleri yer alırdı. Kumaş olarak, adına "Jorjet" denilen krepdemur kullanılıyordu. Bunlara örnek olarak şunlar gösterilebilir: "Karanfilli", "Marullu", "Çengel", "Yıldız", "Bebekli"...




|